SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3470 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِيُّ وَأَحْمَدُ بْنُ سَعِيدٍ الْهَمْدَانِيُّ قَالَا أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِي ابْنُ جُرَيْجٍ ح و حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْمَرٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ عَنْ ابْنِ جُرَيْجٍ الْمَعْنَى أَنَّ أَبَا الزُّبَيْرِ الْمَكِّيَّ أَخْبَرَهُ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنْ بِعْتَ مِنْ أَخِيكَ تَمْرًا فَأَصَابَتْهَا جَائِحَةٌ فَلَا يَحِلُّ لَكَ أَنْ تَأْخُذَ مِنْهُ شَيْئًا بِمَ تَأْخُذُ مَالَ أَخِيكَ بِغَيْرِ حَقٍّ

 

Câbir b. Abdullah (r.a)'dan, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

 

"Eğer kardeşine (dalında iken) hurma satsan ve ona bir âfet gelse, müşteriden bir şey alman helâl olmaz. (Alırsan) kardeşinin malını haksız yere ne karşılığı almış olacaksın ki?!"

 

 

İzah:

Müslim, müsâkât; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât; Dârimî, buyu'; Ahmed b. Hanbel, V, 3.

 

Bu hadiste câiha (âfet) kelimesi açıkça zikredilmiştir. Bu ba­kımdan bab ile münasebeti daha açıktır.

 

Hadisin zahirinin ifade ettiği manaya göre; bir kimse meyvesini daha ağacında iken satsa ve meyve tabiî bir âfetle telef olsa, satıcının müşteriden herhangi bir bedel alması caiz olmaz. Alırsa, haksız yere almış olur.

 

AIiyyü'1-Kârî, hadisin zahirinin, İmam Mâlik'in görüşüne delâlet etti­ğini söyler. Bilindiği gibi İmâm Mâlik'e göre bu durumda zarar malın üçte birinden fazla ise satıcıya ait olur. Aliyyü'1-Kârî; "Hadiste kastedilenin, he­nüz âfetten emin olmayan meyvenin satılması olması mümkündür. Bu tak­dirde hüküm tüm âlimlerce aynı olur" demektedir. Enes b. Mâlik'den riva­yet edilen şu hadis de Aliyyü'l-Kârî'nin izahını teyid etmektedir: "Rasülul-lah (s.a.v.) Efendimiz, kızanncaya kadar, meyvenin satılmasını nehyetti."

 

İslâm âlimlerinin çoğu bu hadisteki nehyin haramlığa delâlet etmediği­ni ama satıcının âfete uğrayan mal karşılığında para istememesinin müste-hap olduğunu söylerler.

 

Hattâbî şöyle der:

 

"Bu hadisle murad edilen mana, müşteriden para almamanın farz veya vacip oluşu değil, ondan yükü hafifletmek, ona kolaylık sağlamaktır. Müş­terinin, bir meyve satın aldığı zaman ona sahip olduğu, istediği zaman sata­bileceği konusunda ihtilâf yoktur. Rasûlullah (s.a.v.), âfetten emin hale gel­meden (olgunlaşmadan) meyve satımını yasaklamıştır. Eğer meyve, salahı göründükten sonra satıldığında, satıcının damanı altında olsaydı, bu yasa­ğın ne kıymeti kalırdı. Bu hadiste kastedilen şeyin; olgunlaşıp âfetten emin olmadan satılan ve bir âfete uğrayan meyve olması muhtemeldir."

 

Sindî'nin belirttiğine göre bazı âlimler bu hadisi; satıcının meyveyi müş­teriye teslim etmesinden önce meydana gelen âfete hamletmişlerdir. Satılan meyvelerin bulunduğu bahçe alıcıya teslim edildikten sonra mal, satıcının damâmndan çıkmış ve müşterinin damâmna girmiştir. Dolayısıyla bundan son­raki zararlar müşteriye ait olur. Satıcı parasının alamadığı kısmını isteyebilir.

 

Yazılanlardan elde ettiğimiz sonuca göre;

 

1- Ağacındakı meyve âfetten korunabilir ve olgunlaşmaya yüz tutmuş bir halde satılırsa ve satıcı usulüne göre alıcıya teslim etmişse artık mal müş­terinindir. Bundan sonra malın uğrayacağı zarar da müşteriye aittir. Ancak meyveler, tabiî bir âfete maruz kalırlarsa, satıcının alıcıya bazı kolaylıklar sağlaması, fiatta indirim yapması müstehaptır.

 

2- Meyve satıldığı zaman daha olgunlaşmaya yüz tutmamış, âfetten ko­runabilecek duruma gelmemişse veya satıcı malı müşteriye teslim etmemişse meyvenin uğrayacağı zarar satıcıya aittir.